Esad’ın devrilmesinden sonra Ahmed eş-Şara ile ne güzel fotoğraflar verdi bizimkiler. Kasyun Dağı'nda çay içmeler, Şara’nın şoförlüğünde yolculuklar nasıl da iç gıdıklayıcıydı…
Trump’da koroya katılarak, “Suriye’yi Erdoğan aldı” diye gazlamıştı bizi.
Colani, biz daha o fotoğrafların tadına varamadan kalktı Türkiye’ye fahiş gümrük tarifesi uygulamaya koydu. Sonra ilk ziyareti S. Arabistan’a yaptı.
Suriye’deki Türklerin nüfusuyla ilgili Emekli Amiral Cihat Yaycı, 5 ile 5.5 milyon arası açıklaması yaptı. Yani, Araplardan sonraki en büyük nüfus. 500 bin nüfuslu Dürzilere bakanlık veren Colani, Türkleri görmezden geldi. Kasyun Dağı’nda çay içen Hakan Fidan çıkıp da, “sen ne yapıyorsun?”diyemedi.
Şara yada eski adıyla Colani, YPG/PKK diğer ismiyle SDG’nin başındaki teröristle aynı masaya oturdu, eşit şartlardaki iki kişi gibi anlaşma imzaladı. Bizimkiler herhalde sonradan farkına varmış olmalı ki, bakanlarımız ve MİT Başkanımız apar topar Şam’a gitmek zorunda kaldı.
Ada’nın tek devletiymiş gibi Kıbrıs Rum tarafı temsilcisini ağırladı Colani.
Yetmedi… İngiltere, Fransa, Yunanistan yetkilileriyle zoom üzerinden bize göre şüpheli görüşmeler yaptı.
İsrail, askeri tesislerinin altını üstüne getirdi Suriye’nin. Türkiye’nin üs kurmasıyla ilgili söylentilerin ardından gelen saldırılar dikkat çekiciydi. Hatta İsrailli Bakan, “Bana bak Colani…” ile başladı cümlesine. Peşinden de, “Düşman güçlere(Türkiye de dahil) üsleri verirsen ağır bedel ödersin” dedi. İsrail medyası açıkça “Türkiye’ye gözdağı” başlıkları attı. Bakanları saklamadan niyetlerini açıkladı.
Eş Şara yönetimi şark kurnazlığı yaparak bizim çocuklara askerlik yaptırma peşinde galiba. Suriye için askerlik yapacaksam orayı sana niye yönettireyim ki Colani?
Anlayacağınız sürekli bedel ödeyen tarafız. Suriyeli sığınmacılara bakmaya devam ediyoruz. Gönderemedik halen…
Sudan, Somali, Libya’da sıkıştırılıyoruz.
Yetmezmiş gibi, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan skandal bir kararla Güney Kıbrıs'ı tanıdı. 3 Türk devletine dahi laf anlatamadığımız ortaya çıktı.
Dış politikada son aylarda ciddi şekilde geriye gidiş var. Özellikle Suriye ve İsrail eksenli gelişmeler kaygı verici.
Türkiye yarın yalnızlaştırılabilir. Yaptığımız yanlışlarla buna çanak tutuyoruz.
Osmanlı 1. Dünya Savaşı’nda Suriye-Filistin Cephesi’nde, Irak Cephesi’nde, Hicaz-Yemen Cephesi’nde Büyük Britanya'ya (İngiltere) ve onların işbirlikçileri Arap isyancılara karşı savaştı ve maalesef kaybetti.
Şimdi Türkiye’yi dış politikada giderek sıkıştıran gelişmelerde acaba İngilizlerin rolü ne?
İktidar; ‘koltuğu koruma’ derdiyle dertlenilecek bir mevki değildir. İktidar ‘başlarım koltuğa’ deyip siyasi ve kişisel çıkarları bir yana bırakıp, ülke için doğru adımları atma yeridir. Aksi halde bir yüzyıl daha emperyal ülkelere hizmetkarlık yaparız…